Bugün Belediye Başkanı Baki Ergül ile yaptığım telefon görüşmesini ve bir Belediye Başkanı’nın yok artık diyecek kadar ileriye gittiğini paylaşacağım sizinle…
Önce neden aradığımı yazayım bence.. Engelli bir vatandaş bana ulaştı kaldırımdaki engelli rampalarının kendileri için uygun olmadığını, geçerken düştüğünü, bu konu ile ilgili konuşacağını söyledi. Uzattım mikrofonu ve olan biteni bir bir anlattı. Bu Belediye’yi ilgilendiren bir konu olduğu için Bende Belediye Başkanı Baki Ergül’ü aradım ve konu ile ilgili görüşünü almak istedim…
Kendimi tanıttım ve konuyu ilettim, ne düşünüyorsunuz? Diye sordum, sormaz olaydım… Başkan aynen şöyle konuştu; “ Sen beni niye aradın ki? Sen bize görüş soruyor musun yaptığın haberler de? Diyerek konuyu makam aracına getirdi…
Bir Başkan’a, bir Atatürkçü’ye, Bir Sinop’luya yakışmayacak bir üslupla “ ULAN ” dedi, biz Belediye’ye araç kazandıralım diye uğraşıyoruz, senin ise yaptığına bak, niye uğraştın o kadar bu makam aracı için? Bundan sonra yaptığın haberlerde beni arama, senin benim görüşüme ihtiyacın yok. Yani dedi ki seni ben artık gazeteci olarak muhatap almıyorum dedi…
Şimdi burayı iyi okuyun, sende oku Sayın Başkan, herkes okusun, okusun ki; kimin ne olduğunu herkes görsün…
Beni himayen altına alamayacaksın, beni yıldıramayacaksın, Sayın Baki Ergül. Dinle bak ne diyor Mustafa Kemal Atatürk; “ BASIN TOPLUMUN ORTAK SESİDİR” sen aslında beni değil toplumu hiçe saydın, sen kendi ideolojik düşünceni hiçe saydın, sen kendi partinin çağdaş ve demokrat zihniyetini hiçe saydın.
O HALKLA İLİŞKİLER SENİN BAŞINI DAHA ÇOK AĞRITIR BAŞKAN !!!
Birde Sayın Başkan telefonda diyor ki; sen haber yapmadan önce bizi aramıyorsun! O zaman o akşama kadar göbek büyüten, ismi halkla ilişkiler olup ta sadece senin peşinde gezen, başka hiçbir iş yapmayan HALKLA İLİŞKİLER, BASIN YAYIN BİRİMİ” çalışanlarına sor bakalım Deniz Özen sizi hiç aradı mı diye? Deniz Özen sizleri defalarca aramasına rağmen neden geri dönüş yapmadınız? En son sizi Akliman’daki çevre katliamı haberi için defalarca aramama rağmen neden Deniz Özen’e geri dönmediniz? Diye bir sor bakalım. Gerçeği seni parmağında oynatanlar, sana yalan konuşalar bu konuları sana neden anlattsın ki? O halktan kaçan, halkı ayağına bekleyen HALKLA İLİŞKİLER” daha senin başını çok ağrıtır çok…
KİRALIK VE TOPAL KALEMLERLE KARIŞTIRMA !!!
Bu arada Sayın Başkan buradan toplumun huzurunda sana sesleniyorum;
Ayağına çağırıp kiraladığın topal kalemlerden,
Sen dur dediğinde duran, yaz dediğinde yazan, git dediğinde giden, gel dediğinde gelen asalak gazetecilerden,
Toplantıda “Belediyenin ekonomik durumunu” soran bir gazeteciye “İlan Paralarınızı veriyoruz neyi soruyorsun” diyerek susturulan gazetecilerden olmayacağım…
Bugün 79 TL’lik elektrik borcumdan dolayı evimin elektriği kesilecek, bir aydır kiramı veremiyorum, toplum için habercilik yapıyorum ve bunun bir karşılığı yok. Düğünlerde kamera çekimi yaparak, ek işler yaparak geçimini sağlamaya çalışan bir insanım…
Ben Kalemini satacak kadar, bir kuruma, bir başkana avukatlık yapacak kadar omurgasız biri değilim…
Hani sen diyorsun ya biz Sinop için uğraşıyoruz diye? Bende Sinop için uğraşıyorum ve sana şimdi soruyorum;
Bu memleketin birçok ihtiyacı varken,
Sahilleri bok getirirken bir sahil temizleme aracı alacağın yerde,
Bir adet daha fazla çöp arabası alıp daha rahat, daha çabuk çöp toplamak varken
Hani belediye seçimlerinde bir söz vermiştin hatırladın mı? Spor birimi kuracaktın, yerel sporcuların sorunlarını çözecektin, onlara destek olacaktın, bu sözünü tutacağın yerde,
Fen edebiyat yolu rezil bir halde iken, İl Koordinasyon toplantısında “benim param yok ben bu yolu yapamam dedin, o zamanın Valisi Yavuz Selim Köşger de sana; yarısını biz karşılayalım yarısını da sen ver demişti hatırladın mı? Sen ben onu da yapamam benim param yok dedin. Hal böyleyken sen o yolu yapacağına, bu sorunları es geçip “YARIM MİLYONLUK” makam aracı aldırdın…
Eğer o araca rahat binebiliyorsan, eğer vicdanın rahatsa o seninle Allah arasında. Kimin Sinop için kimin makamı için çalıştığının kararını ben değil toplum verecek. Çünkü toplumun görüşü en doğrusudur…
Protokol konuşmalarında “Saygı Değer Basın Mensupları” diyerek başlıyorsun konuşmana, O saygı değer dediğin gazeteciye telefonda “ULAN” diyebiliyorsun. Demek ki eleştirince ulan, eleştirmeyince de saygı değer oluyoruz. Bunun kararını da topluma bırakıyorum…