İnsanoğlunun varoluşundan günümüze kadar uzanan ancak, 'zamane' kavramına yenik düşmüş bir gerçek var.
Günümüzde Amerika başta olmak üzere, birçok ülkede kendini hissettirmeye başlayan bir yaşam tarzı.
Aslında bir anahtar,
Köprüden önceki son çıkış.
Nasıl mı ?
Yatağı benimseyen ama yatak odasını iten bir görüş.
Size lazım olanı ön gören, lazım olduğunu sandıklarınızı kabullenmeyen bir mantalite.
Hayatımızı adeta abluka altına almış, bizi bizden eden fazlalıkların farkındalığı...
Minimalizm...!
Az ile yaşamak değil, fazlasından kurtulmak.
Olanla mutlu olmak yerine,
Olmasını istediklerinizle kaçırdığınız huzur treni...
Bence mutluluğun ve huzurun altın anahtarı, 'Minimalizm'
İlk bakışta fakir edebiyatı olarak algılanmasına rağmen, durum hiç bu kadar basit değil.
Size ait olan hayatınızı, sizi esir kılan objelere esir etmemenizi öngörüyor sadece...
Ne demek bu? sorusunu duyar gibiyim !
Bir düşünsenize;
Mesela yatak odanızı !
Adlandırılmasından çok daha fazla görev yüklenmiş odalarımız.
Sünger yatağınızın altında bulunan o şaşalı mobilya ne işe yarıyor?
Elbiselerinizi muhafaza ettiğiniz o gardroplar için harcanan paralar?
Sırf gösteriş olsun diye aldığınız onca eşyalar...
Mutluluğunuza yelken açılan evliliğin bedeli ne kadar?
'Evleneceğim ama para yok' demek ne demektir?
Peki, bu para neye lazım?
Gösteriş için alacağınız ve belkide bir daha varlığından bile haberdar olmayacağınız yatak odaları, oturma ve misafir odaları için mi?
Yoksa kimsenin görmeyeceği şatafatlı düğün için mi?
Sahi insan neden düğün yapar?
Kendisi için mi? yoksa başkaları için mi?
Kendisi için evlenmek isteyen, sırf 'desinler' diye neden onca yükün altına girer?
Gönüllere seyran olan samanlık yıkıldı mı yoksa...!
Başkası için değil, kendisi için yaşamayı isteyenler lütfen bırakın bu mantaliteyi.
Kimse görmeyecek ve hatırlamayacak yaptıklarınızı.
Bir gece için milyarları harca, o giden milyarlar için bir ömrü...
Mantık neresinde bu işin Allah aşkına...!
İşte böyle diyor Minimalizm. Kendin için kendince yaşa...!
Eğer lazımsa dünyanın en pahalı eşyasını al, ama altını çiziyor 'lazımsa'
Minimalizm yabancı değil aslında,
Bence, 'minimalizm' islami yaşam tarzımızın bir değişik adlandırılması.
Ne diyordu; 'Herşeyin fazlası zarar'
Şimdi bir düşünün;
Hayatınızda fazlalık olanlar neler?
Ya da hala olmasını istediğiniz daha neler var?
Elinizde olanları, olmasını istediklerinizle öldürmeyin...!
Minimalist yaşamak bir yaşam tarzı değil, aklın bir yansımasıdır aslında.
Yaşam alanı olan evinizi kim kullanıyor?
Eşyalarınız mı sizi kullanıyor, yoksa eşyalar müsade ettikçe sizler mi?
İnsan doğada neden huzur bulur, hiç düşündünüz mü?
Fazla olan hiç birşey bulamazsınız, herşey olması gerektiği kadardır doğada.
Doğa ile buluşan insan bu yüzden huzuru bulur, en sade en doğalıyla...
Doğa minimalisttir aslında...
Motorsiklet sürücüsü mesela...!
Kendimden örnek vereyim;
Uzun mesafelerde yolculuk ederken, yanımıza aldığımız eşyaları minimize ederiz. Çünkü, biliriz ki; fazla eşya bizi yorar, yolculuğumuzun hazzını yaşamamıza engel olur.
İşte hayatta aynen böyle bir yolculuk değil midir?
Lazım olandan fazlası yaşam yolculuğumuza engeldir.
İndirimler !
Mağaza vitrinlerinde neden hep indirim yazar?
Çünkü, onlar sizleri sizden çok daha iyi biliyorlar.
Aslında bilmiyorlar da, bizim unuttuğumuz tarafımızın eksikliğinden faydalanıyorlar.
Her zaman içimizde sakladığımız, 'fazlanın bizi fazlaca mutlu etmeyeceği' gerçeği varya hani...!
Aslında alışveriş yapmak bizleri mutlu etmiyor, almak dışında...
Alındı ve bitti, her şey buraya kadar. Almaktan sonra düşündüğümüz tek şey sadece bir daha almak...
Mutluluğun 'almak' ile olmadığını bildiğimiz gerçeğini, 'indirim' silahı ile vurmaya çalışıyorlar !
Hayatınız boyunca ne kadar alırsanız alın, lazım olanı aldığınız kadar iyi hissettirmeyecek size.
'Lazım' olanı değil, 'ucuz' olanı alma esaretidir alışveriş...!
Biraz az, azdan da biraz fazla,
Size lazım olan minimalizm aslında...!