Doğan ÖZDEMİR

Doğan ÖZDEMİR

" EMEKÇİNİN KÖŞESİ "
[email protected]

Faşizme karşı omuz omuza!

07 Ağustos 2023 - 12:35 - Güncelleme: 24 Ağustos 2023 - 14:10

Günler yoğun bir gündem içinde hızla geçiyor. Son bir haftayı Ayancık Keten Festivali ile Sinop’taki “Nasıl bir belediye ve nasıl bir yerel yönetim istiyoruz?” söyleşisi doldurdu. Bu arada okuduğum bir kitap da eklenince epeyce bir anı yenileme, bilgi tazeleme ve değişik görüşleri anlayıp üzerinde düşünebilme olanağı buldum.
Ayancık Keten Festivali, her zamanki gibi Sayın Belediye Başkanı Hayrettin Kaya ve ekibinin desteği ile ve Sinop Yazarlar, Şairler ve Sanatçılar Derneği olarak iki proje ile katılımıyla büyük beğeni aldı. “Amazonlar ” ve “Sabahattin Ali” konulu muhteşem iki karikatür sergisi izleyicileri mutlu etti. Ülkemizin dünyaca ünlü karikatüristleri başta sevgili dostum Aşkın Ayrancıoğlu olmak üzere bir araya geldiler. Bizler de yazarlar olarak kitaplarımızı okurlarımıza imzaladık.
İkinci söyleşi “Devrimci Dayanışma Grubunun” desteği ile Sinop Sabahattin Ali Kültür Merkezi’nde Canan Kaftancıoğlu (CHP İstanbul İl Başkanı), Alper Taş (Sol Parti PM Üyesi) ve Ercüment Şahin Cervatoğlu (Rize Fındıklı Belediye Başkanı) Sayın Aziz Konukman’ın kolaylaştırıcılığında bir araya gelerek bizlere nasıl bir yerel yönetim istediğimizi düşündürüp sorgulattılar. Elbette yaklaşık yirmi dakika öncesinde Hakan Yıldırım’ın müzik dinletisi gönlümüzü açtı, bizi söyleşiye hazırladı.
Ülkemizde süregelmekte olan İslamo-Faşist (Merdan Yanardağ’ın son kitabı İslamo-Faşizm’den alıntı) düşünce tarzının hepimize neler yaşattığı ortadadır. Kutsanan bir lidere biat ve itaati esas alan, halkı değil devleti kutsal sayan, her şeyin dini değerler üzerinden çözülebileceğini varsayarak tüm bilimsel gelişmelere sırtını dönen bir düşünce tarzı var ortada… Elbette bu dün başlamadı; tarihsel kökenlerini iyi analiz edemediğimiz için bu gün var oldu. Bu konuyla ilgili kitabı yakında sizlere tanıtacağımdan konuyu kısa geçeyim. Ama gerçek ortada; dini temel değer olarak alıp hile, hırsızlık, şiddeti hedefe varmak için “mubah” gören bir zihniyete karşı demokratik tavırların ne kadar işlediğini(!) defalarca deneyerek gördük! Onlar için demokrasinin “sırası geldiğinde inilecek bir tramvay” olduğunu ve sadece işlerine gelince kullanıp sonra yok sayacaklarını anlayamayan bir kesim yüzünden hep kaybetmeye mahkûm olduk. Bilimden, çağdaşlıktan, demokrasiden hızla uzaklaştık.
“Dibe vurmadan yüzeye çıkılmaz” derler; doğrudur. Eğer dip sağlamsa ayağımızı vurur yüze hızla çıkarız da; ya bataklıksa? İşte bu farkındalık son seçimlerde de gösterdi ki halen halkımızın yarısında var… Ve suç öncelikle bizlerde; o yarıyı uyandıramadık! “Yandaşlarımın %50’sini zor tutuyorum” diyenler, peşinen karşılarında da bir %50 olduğunun farkındaydılar. Bu sayıyı azaltmak, en kolayından birazını yanlarına çekebilmek, çekemediklerini baskı, şiddet, ötekileştirmeyle yok etmeye uğraştılar ve başarılı da oldular.
İki çok ama çok önemli olaydan söz edeyim; ilki bu durumdan çıkış yolunun nasıl olacağı… Türk siyaset tarihinde siyasi olarak yukarıda anlattığım İslamo-faşist düzene karşı halen kırıntıları da kalsa demokrasiyi savunabilen sol, sosyal demokrat, demokrat, demokrasiye inanan sağ kesimler bir araya getirildi. Kıl payı büyük ümitler beslediğimiz seçimi kaybettik! Aslında onlar da kazanamadıklarının farkında; ama onlara sadece koltuklarında bir süre daha oturma izni verilmiş oldu. Bu süreçte önemli olan onların bir daha bu duruma düşmemek için neler yapabileceklerini önceden sezerek hazırlıklı olmamız ve kıl payı kaçan bu birlikteliğimizin meyvesini bir dahaki seçimlerde toplayabilmektir! Şimdi tek hedefimiz bu olmalı, asla yılgınlığa düşmeden bu günden itibaren çalışmaya başlamalıyız.
İkinci olay ise bu söyleşide bu işi nasıl yapabileceğimizin çok net örneklerle bize sunulduğunun farkına varmamızdır. Her bir konuşmacı hedefe ulaşılması için gerekli örnekleri net olarak bize anlattı. Dinlediklerimizi düşünüp yorumlamak bize düşüyor. Elimizde tek silahımız demokrasidir. Bunu da yapacağımız eylemlerle güçlendirmek zorundayız. Bu eylemler halka ulaşmak, onların sorunlarını yansız ve eşitlikçi olarak çözmekten, onlarla bütünleşmekten geçiyor. Bunu son seçimlerde kazandığımız yerel yönetimlerde gösterdik.
Şimdi hepimize düşen görev, bu yerel yöneticilerimizin yaptıklarını tüm belediyelerimizin yapmasını sağlamaktır. Nasıl bir yerel yönetim istememiz gerektiğini bu örneklere bakarak düşünmemiz, ülkenin her yanında olduğu gibi ilimizde de öyle bir yönetimi iş başına geçirmemiz geleceğimiz için bir sorumluluktur. Bunu başaramadığımız her durumda karşımızdaki baskıcı model bir adım daha ileri giderek bize hareket alanı bırakmayacaktır. Nefes almak için bu alanlara sahip çıkmazsak havadaki oksijenin kıymetini ancak başına poşet geçirildiğinde ve çok geç anlayanların durumuna düşeriz.
Milyonlarca yıllık canlılar tarihinde bu şanssız 20 yıla denk gelmek büyük şanssızlıktır; ama işimizi şansa değil, birlikte hareket edebilmenin, paylaşmanın, dayanışmanın ve halkımıza inanmanın gücüne bırakmamız gerekir. Bu bizim insanlığa karşı görevimizdir.
Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber, ya hiç birimiz!

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum