Doğan ÖZDEMİR

Doğan ÖZDEMİR

" EMEKÇİNİN KÖŞESİ "
[email protected]

İnsanlığı nasıl bir gelecek bekliyor?

07 Ağustos 2024 - 00:45

Kitabın Yazarı: Server TANİLLİ

(Alkım Yayınevi, 7. Baskı-Mayıs 2006, 475 Sayfa)

Bizim kuşakların ve sonrasındaki aydın neslin mutlaka kitaplarını okuduğunu düşündüğüm ünlü hukukçu, Anayasacı, uygarlık tarihçisi değerimizi, elbette zamanın iktidarları devlette tutmayacak, o da eyvallah demeyecekti. 7 Nisan 1978 tarihinde evinin önünde alçak ve kalleş bir silahlı saldırı sonucu felç olacaktı. 1980 sonrasında düşün ortamını ve özellikle de gençliği etkilemiş olan "Uygarlık Tarihi (1973)", "Devlet ve Demokrasi: Anayasa Hukukuna Giriş" kitaplarını yazdı. 2011 yılında aramızdan ayrılacaktı.

Server Tanilli’nin 14 ana başlık altında, 20.YY’dan çıkarken kaleme aldığı, değişik konulardaki düşünceleri, yorum ve çözüm önerilerini içeren, son bölümüne de “21. YY’ın eşiğinde dünya ve Türkiye” konusunu ekleyerek bize sunduğu bu kitap, iki binli yıllara girmeden o günlerden bakışla bu günlere beklentilerini çok sade ve anlaşılır şekilde anlatmaktadır. Kısa alıntılar yapayım:

“Vergi verenlerin ve tüketicilerin parası, daha şimdiden yağmacılara doğru yönlendirilmiştir ve atmosferi temizlemek, ormanları yeniden yeşertmek, suyu arıtmak, yaşama haklarını geri vermek böyle gerçekleşecektir” diye ekliyor. “2040 yılında, “sera etkisi”ne yol açan gazların birikimi yüzünden, gezegenimizin ortalama ısısı 1 ila 2 derece artacak ve okyanuslar da 0,2 ila 1,5 metre yükselecektir.”

“Her yerde kent ve her yerde de bunalım” bölümünde de dünyanın kuzey ve güneyindeki farklılıkları anlatıyor. “Kuzey’de kent, sosyal ayrımcılıkların vitrinidir: İktisadi bunalım ve teknolojik ilerleme, işsizlik ve sanayide yeniden yapılanmalar, kent planlamalarındaki başarısızlık, gayrı menkul spekülasyonları, binlerce nüfusu banliyö-sitelerin gettolarına itip hapsetmiştir orada” diyerek ekliyor: “Yoksulluk yayılıyor, orta sınıflar sefalete kayıyorlar, kentler sosyal çapından düşüp serseriliğin ve ayyaşlığın çerçevesi genişliyor, suçların oranı artıyor. Ve bu genel yoksullaşma, daha da özel bir şiddetle çocukları vuruyor; kendi hallerine terk ediliyor bu genç filizler ve sürekli bir sosyal tehlike haline geliyorlar.”

“Kapitalizm ve Küreselleşme” de ise bu kavramların tanımı ve doğuşunu açıklıyor. Bir örnekte; dünyanın bütün nüfusunun temel ihtiyaçlarını karşılamaya dünyanın önde gelen servet sahiplerinden sadece 225’inin servetinin yetebileceğini söylüyor. “Hemen her gün ekonominin küreselleşmesini; maliyenin, haberleşmenin, uyuşturucu ticaretinin ve işsizliğin küreselleşmesini yaşayan ilk insanlarız.”

Demokrasiyle ilgili bir bölümde de “Demokrasi kırılgandır; çünkü onu kabul etmiş bir ülkenin halkından çok şey bekler. Sonra, belli bir insan fikrine dayanır demokrasi. Yurtseverlik, hoşgörü anlayışı, hukuka saygı vardır bu düşüncede. Ne var ki, söz konusu erdemler hiç de doğuştan gelmezler; öğrenmek gerekir onları. Böylece eğitimsiz demokrasi düşünülemez” diyor.

“Demokratikleşme, hatırlatmaya gerek yok, toplumların laikleşmesi ile at başı gitmiştir.” “Sürekli devinen bir dünyada durağanlaşıp yerinde sayan bir demokrasi, daha o anda bir can çekişmenin bütün belirtilerini gösteriyor demektir.”

Spor, savaş ve politika konusunda da doping işlenmiş. “Her şeyden önce şunu göstermek önemlidir: Dopinge başvurmadan da şampiyon olmak mümkündür.” diye sorarken ekler; “Bedenleri ve kafaları ehlileştirmenin bir aracı olup çıkmış olan spor, yarın, milyonlarca insan için, kendilerine hoş vakit geçirttiğine bakmadan, pekâlâ yeni dünya düzenine direnişin ve arkasında gizlediği sosyal ilişkilerle sporu kanırta kanırta sömüren cangıldan çıkışın da bir aracı haline gelebilir…”

Hoşgörüsüzlük bölümünde, ekonomik sıkıntıların artmasıyla adına dini denen inanç ve türevlerinin gittikçe daha çok alan buldukları anlatılıyor. “Tutucu, bu yanıyla da geçen yüzyılın ilk yarısında Avrupa’da boy atmış faşizmlere pek yakın olan siyasal İslamcılık, her şeyden önce, laik ya da laisizan güçlerin gösterdiği direnişin duvarına çarptı. (…) Bunların hiçbiri de ne Siyonizm oyuncağı ne Amerikan uşağıydılar. Tersine öteki Müslümanlardı: Ölmeye, bir başka toplum, bir başka İslam için çarpışmaya hazır öteki Müslümanlar!”

Gençlik ve eğitim bölümünde lisenin önemini anlatıyor; “Çünkü lise, doğa, toplum ve insan üstüne yalnız temel kültürün verildiği bir yer değil; aynı zamanda dünya görüşünün oluşturulduğu, ufuk zenginliğinin ve kafa bağımsızlığının sağlandığı yer. Bunu üniversitede yapmak mümkün değildir; çünkü üniversite uzmanlık dallarının eğitim ve öğretiminin ocaklarıdır” diyor.

Yine bir bölümde soğuk savaş sonrası çöken SSCB temel düşman olgusunu da ortadan kaldırınca NATO sorgulanmalı diyor.

Ve sıra 21. YY’ın eşiğinde Türkiye’ye geliyor. “20. YY’ın ilk çeyreğinde evrensel çapta iki büyük olaydan biri, Rusya’da 1917 Bolşevik Devrimi ise, ötekisi Türkiye’de 1923 Devrimi’dir. Her ikisi de tarihe, topluma ve insanlara farklı açılardan baksalar da ortak oldukları bir nokta, emperyalizme karşı oluşlarıdır.” Günümüze kadar biriken sorunların eskiler tarafından çözülmemiş olduğunu söylerken; “Sorunları bu günlere kadar getirip -böyle dağ gibi- yığanlar, Türkiye’nin yarım yüzyılında yer almış sınıflar ve onların siyasal kadrolarıdır; bugün de iktidarda olanlar, o sınıflar ve onların siyasal kadrolarının uzantılarıdır. Böyle olunca sorunları zaten onlar yarattıklarına göre nasıl çözüm bekleyebiliriz kendilerinden?” diye soruyor.

Son olarak bir dileğini okuyoruz: “Yeni bir yüzyılda, Türkiye’yi mutlu insanların ülkesi yapmak elimizde; insanların insanca yaşayacakları barış içinde bir toplum kurmak bir düş değil. Bunun bütün olanakları var ülkede. Aklın, bilimin, özgürlüğün, demokrasinin nimetleriyle donatılıp yolu açılacak bir Türkiye, dünya ulusları arasında kendine özgü kimliği ve bağımsızlığı ile -vaktiyle tuttuğu yeri- yeniden elde edebilir. Bu yolu ona açacak olanlar da gerçekten ilerici, demokrat ve aydınlık güçlerdir. O güçlerin de hiçbir zaman soyu tükenmemiştir yurdumuzda ve tükenmeyecektir. Gençlik de onlar arasındadır” diyerek bitiriyor.

Bilgi tazelenecek bir kitap.

İyi okumalar dileği ile. (1.8.2024)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum