Doğan ÖZDEMİR

Doğan ÖZDEMİR

" EMEKÇİNİN KÖŞESİ "
[email protected]

Kılıçdaroğlu ve CHP'nin Geleceği

28 Eylül 2023 - 17:00 - Güncelleme: 13 Aralık 2023 - 22:50

Kemal Kılıçdaroğlu kişi olarak iyi bir insan, iyi bir aile babası, çekinmeden inancını ortaya koyabilen, yumuşak başlı, iyi iletişim kurabilen, halkın kişi olarak seveceği bir liderdir. Yıllarca SSK’yı yönetmiş, işinde başarılı, devlet deneyimi iyidir. Olağanüstü bir durumda partiye başkanlık için çağırılmış ve seçilmiştir. Hak, hukuk, adalet konularına sıkça vurgu yapmış, gerçekleştirdiği dünya çapında bir Adalet Yürüyüşü vardır, ancak bunun peşi getirilememiş, üstüne daha fazla eylem konulamamıştır.
Daha önce de demokrasi adına CHP’de sonradan pişmanlık duyulacak eylemler vardır. Baykal’ın RTE’yi yeniden seçtirmesi, başörtü yasağının resmi görevler kollanarak kaldırılması gerekirken tamamen serbest bırakılması, böylece laikliğin büyük yara alması yaşanmıştı. Ekmeleddin vakası daha unutulmamışken Abdullah Gül’ün aday gösterilmesinin düşünülmesi bile affedilecek bir davranış değildir! Hele güya demokrasi adına MV dokunulmazlığının kaldırılmasına evet demek bu günleri yaşamamızın temel nedenidir. Bu durumlar ne yazık ki yeterince tartışılamamış, üzeri örtülüp unutulmaya bırakılmıştır. Belki ağır bir eleştiri olacaktır ama; bu yapılan ve yaşananlar sanki BOP Projesinin beklentileri ve desteğini akla getirmektedir.
Bunlara rağmen daha önce parlamentoya girebilmeleri için bazı partilere yapıldığı gibi, ülke siyasetinin antilaik ve antidemokratik gidişinin önünü kesebilmek uğruna kendilerini demokratik merkez sağ gibi gösteren İYİ Partiye MV verilmesi de doğruydu. Ancak hakkaniyet ölçülerinin iyi ayarlanması ve geriye dönüşün de alınabilmesi gerekirken hayal kırıklığı yaşanmıştır.
CHP, Atatürk’ün kurduğu, onun ilkelerine bağlı bir partidir. Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, Kuvvetler Ayrılığını, Anayasa’yı ve Laikliği savunur. Halkın yanındadır, eşitlik ve barışı savunurken halkı bölen, öteleyen, ayrıştıran, din ve inançlar üzerinden siyaset yapmaz. Hukuk, Eğitim ve Savunma elemanlarının siyaset dışında tarafsız kalmasını savunur. Her siyasi parti gibi oylarını artırmak ister, kaynağı ise halktır. Bu ideolojiye kendini yakın hisseden herkese kapısı açıktır. Ancak bu, karşı siyasi çizgilerdeki kişilerin partiye davet edilip hemen bir görev verilmesi, bu partinin üyelerinin yıllarını vererek bir yerlere gelmeye çabalarken bir kalemde silinip atılması olabilir. İşin temeli liyakattir. Bu nedenle gerek MV, gerek parti elemanı ve gerekse danışman olarak alınacak kişilerin çok dikkatle seçilmeleri, uzun süre pasif görevlerde izlenmeleri gerekir. Gelene seçilecek sıralardan vekillik dağıtmak partiye ve taraftarına zarar vermiştir.
Helalleşme doğru sürdürülebilse yarar sağlayacakken olmaması gereken yerlere de gidilmesi zaaf yaratmış, partinin ideolojisini zedelemiştir. Devletin yaptığı her şeyden CHP’yi sorumlu tutmak olmuştur ve yanlıştır. CHP’nin el uzatacağı taraf bellidir; sol, sosyal demokrat ve gerçek Atatürk yanlıları… Dünü tartışmalı, geleceği belirsiz, anında dönüverecek siyaset kalıntılarından medet ummak partiyi zora sokmuştur. Evet; seçimlerde bir oy bile değerliydi, ama gerekirse kol kesilir, diyet ödenir, doğru olan yapılırdı.
CHP her zaman haksızlığa direnen ve bunun için eylem yapan bir partiydi. 20 yıllık AKP iktidarında Adalet Yürüyüşü hariç neredeyse halkı sokağa çeken bir eylem olmadığı gibi üstelik de buna izin verilmedi. Halk, direnme gücünü ve gelecek umutlarını yitirmeye başladı. Bu durum iktidarı biraz daha cesur hale getirirken halkı ise korku tüneline itip geriye dönüşü zor bir duruma soktu. Örneğin; mühürsüz oyların geçerli sayılmasına, atı alanın Üsküdar’ı geçmesine, iktidarın hukuku istediği gibi kullanma cesaretinin artmasına eylemsiz seyirci kalmak CHP’de ve bir çıkış yolu arayan halkta ise büyük hayal kırıklığına neden oldu.
Son seçimlerde Kılıçdaroğlu tarafından dünya siyaset tarihine geçebilecek bir uzlaşı başarıldı. Ancak 6’lı Masa verilen aşırı tavizlere sahne oldu. Parti çok büyük zarar gördü. Gerekçe olarak masadakilerin çoğu aslında kendilerinden bekleneni yaptılar; ama siyaset bu durumu sezebilme sanatıdır! Hele o masada sonradan duyulacak, birilerinin sanki CHP’nin başına vurmak için kullandığı bazı gizli anlaşmalar yapılmış olması, bunun herkesten önce ayrıntısı ve gerekçesiyle kendi seçmenine duyurulamaması affedilecek bir suç değildir! Arada çok az bir fark görünmesi belki o açığı kapatabilme uğruna bazı tavizlerin hoş görülmesini sağlasa da bu dozun çok aşılması bağışlanamaz.
Seçim öncesi halka pompalanan kazanma duygusu bir anda yıkılınca çok büyük bir sarsıntı yaşandı. Liderlik; bu sarsıntıyı hızla, tüm açıklığıyla, gerekçesiyle yapılacak bir özeleştiri ile kendi halkına duyurmakla bastırılabilirdi; yapılmadı!
Geldik bu güne; tüm bunlar yaşandı. Haklı olarak partide yıllardır aynı kadrolarla yönetilmekte olmanın yorgunluğu, bıkkınlığı ve heyecansızlığı vardı. Son darbeden sonra bu durumun toptan değiştirilmesi istemi çok doğruydu. CHP öyle bir partidir ki, İkinci Adam olan İsmet İnönü’nün karşısına Bülent Ecevit daha gencecik yaşta çıkabilmiş, Büyük Şef ise büyük bir olgunlukla düğmelerini ilikleyip yeni başkana başarılar dilemiştir. Şimdi de başka partilerde görmeye alışık olmadığımız şekilde başkanlık için aday adayları çıkabilmektedir. Bu, CHP’li olmanın gururudur ve bunu kimse engelleyemez. Diğer partilerde izinsiz nefes bile alamayanları bilmek, adaylık sözünü ağzına alanların başına neler geldiğini izlemek gerekir.
Bu nedenle Kemal Kılıçdaroğlu’ndan beklenen, tabandan gelen bu değişim isteğini görüp desteklemesidir. Zaten başka türlü de yapamaz! İstenmese de görülen, eski delege ağalarının işbaşında olup ısrarla blok liste talep etmeleri, kendilerine biat ve itaat edecek delege çıkarma çabalarıdır. Halbuki bu dönem bir şanstır! Tüm delegelerin eşit şekilde yarışacağı çarşaf listelerle seçime girmek, partinin her tarafından delegelerin oy kullanabilmesinin önünü açar. Gerçek demokrasi budur! Gerçi her durumda oyunu namus kabul edecek delegelerimize güveniyorum; bu değişim kaçınılmazdır ve belki de son şansımız olabilir.
Daha önceki siyasi deneyimlerimiz ve partinin uzun süredir gittikçe içine ulaşılmasını engelleyen soğan kabuğu gibi bir yapılanma içinde olması kendi adıma beni huzursuz ediyor. Çünkü olayı bir dava olarak görecek kişilerin yerini, oturduğu koltuğunu kaptırmamak sevdasındaki kişilerin almış olması ve yerlerini korumak adına her şeyi yapacak görünmelerini üzülerek kongrelerde izliyoruz. Bu durumda iktidara yürümek yerine değişime ve açılıma kapalı, tam da muhaliflerin özlediği, yıllardır izlediğimiz pasif bir CHP yaratılmak isteniyor. Bu gidişin acı sonucu, değişim gerçekleşmezse yıllardır yaşanan %25’i aşamamaktan, yenilmekten bıkmış kişilerin; ya hızla siyasetten demeyeyim ama partiden ve sandıktan uzaklaşacak olmaları ya da yeni arayışlara girişecekleri beklentisidir ki ikisi de CHP’nin aleyhine olacaktır. Bu durumun dikkatle irdelenerek bazı kişilerin sahip ve mutlu olacağı değil, halkın mutlu olacağı Atatürk’ün kurduğu “Kurucu CHP’nin” yeniden canlandırılması şarttır.
İşte “Bu ahval ve şerait içinde” Kılıçdaroğlu’nun son kez partisine bir büyüklük yaparak kenara çekilmesi, parti siyaset tarihinde yerini alması benim beklentimdir. Halen sona gelinmemiştir; bunun olabileceğini düşlüyorum. Bu arada yeni bir tüzük kurultayında partimize yakışır bir tüzük yapılmalıdır. Delege sistemi yerine kuralları da belirlenecek tüm üyelerin katılacağı sistem konmalıdır.
Seçmen partiye küserse sonumuz olur! Sandığa gitmeyenlerin ağırlıklı olarak sol ve demokrat seçmenler olduğunu unutmayalım! CHP ideolojisinden sapmadan kendini halkının önüne koyacak bir yeni yönetim en büyük isteğimdir. Kolay değil; ama olanaksız da değildir. Yola çıkanlara kolaylıklar diliyorum.
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum