Doğan ÖZDEMİR

Doğan ÖZDEMİR

" EMEKÇİNİN KÖŞESİ "
[email protected]

Sendikacılığın renkleri

18 Ağustos 2023 - 14:47 - Güncelleme: 24 Ağustos 2023 - 14:11

Dünyaya biraz sol taraftan bakınca sırtımıza yüklenen sorumlulukları da bilerek ve isteyerek artırmış oluruz. Çünkü artık “ben” demek yerine “biz” dememiz gerekecektir. Böylece bir kişilik yük çoğalacaktır.
İnsanlar geçimini sağlamak için becerisi oranında bir “iş” edinmiş ve bu “becerisini satarak” evine ekmek götürmüştür. Bu “işin” tanımı geniştir; işçilikten hekimliğe, şoförlükten bilgisayar yazılımcılığına kadar aklınıza gelen her alanda olabilir. Konu olarak “beyaz yakalıları” alacağım; yani memurları…
Sosyal devletlerde işin olduğu her yerde bir de “İşveren” olur. Kamuda işi memur yapar, işveren ise devlettir. İş ve İşveren varsa bunların haklarını koruyacak bazı STK’lar da olmak zorundadır. Yasalarla belirlenmiş haklar dışında memurun güvencesini sağlayacak ve artıracak durumlar için bu zorunludur. “Sendika” da bunlardan biridir. Sendika bir siyasi parti değildir; sendikalı olanlar da parti üyesi olduğu için katılmazlar. Sendika; üyesinin haklarını korumak için mücadele etmek zorunda olan demokratik bir kurumdur. Siyasi değerlendirmede çözüme “soldan bakan” sendikalar olduğu kadar “sağdan bakanlar” da vardır.
Kırılma noktası da buradadır. İşçinin, yani örneğimizdeki memurun işvereni devlet olduğuna göre, burada devreye girecek sendikanın devlet ile tartışma masasında oturabilecek bir tutum, siyaset ve davranışı olmalı, devlete düşman değil ama hak arama konusunda “taraf” olması zorunludur. Yıllarca öncesinde memura sendika yasakken, özellikle özel sektörde DİSK gibi örgütlenmelerin ülke çapında nasıl hak arayıp alabildiğini bizim kuşak yaşamıştır, gençlerimiz ise okumuş olmalıdır. İşte bu büyük örgütün kolunu-kanadını kırmanın tek yolu karşıt/sarı sendikaların hızla kurularak işçilerin aklını çelmekti. Başardılar da… Devletin “kurdu-rdu-ğu” ve mobbing ile memurları üye yaparak renklerini giderek sararttığı sendikalar şimdi piyasaya hâkim oldular.
TV haberlerini izlerken birinin güya hükümete/devlete kafa tuttuğunu gördüm! Hiçbir getirisi olmayan ve sadece konuşma izni verilip “bakın sendika sizin haklarınızı koruyor” dedirtmek için konuşan kişilerin iş çözüme ve direnişe/greve geldiğinde gıkı çıkmadığını görüyoruz. Hele sendikanın karşı tarafı olan devletin sendikaya üye olan memuruna aylık ek ödeme yapıyor olmasının sendika kavramı içinde yeri nasıl olabilir? “Sen gel üye ol; ben senin üyelik ödentini de ödeyeyim, üstelik ayda şu kadar da ek para vereyim” dediği üye nasıl kalkıp da sahibinden hak isteyebilir?
Ben Veteriner Hekimim, doğal olarak mesleki birliklerim olan Oda ve Derneğe üyeyim. Çünkü bu zamana kadar bu mesleğim sayesinde para kazandım, şimdi emekli oldum. Eğer meslek sahiplerinde kendi mesleğine “aidiyet duygusu” yoksa o kişilerden özellikle mesleki hak aramalarda bir şey beklenemez.
Derneğimizin en üst kurumu olan Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi (TVHB) bu zamana kadar Veteriner Hekimliği ve camiasının kaybettiği, geri alınan ve verilmeyen haklarını istemek, eş meslekler arasında öteki meslek gruplarına verilen hakları bizim mesleğimize vermemek, nasıl ki “Sağlıkta Şiddete Hayır” diye her zaman desteklediğimiz sağlıkçı arkadaşlarımızın sorunlarına sahip çıkmışsak, bizim meslektaşlarımıza uygulanan şiddete karşı da aynı önlemlerin alınmasını istemek için ülke çapında 21 Ağustosta bir günlük iş bırakma kararı aldı.
Bu kararın gerekçelerini, tüm Veteriner Hekimler, teknisyen ve teknikerler ile mesleğimize saygı duyan halkımızın katılacağını düşünerek 21 Ağustos Pazartesi günü saat 12.00’de Uğur Mumcu Parkında Samsun Sinop Veteriner Hekimleri Odası Sinop İl Temsilcisi olarak ben okuyacağım.
Yukarıda sendikalardan örnek verirken kurumumuzda dört sendika olduğunu ve her birine çağrı yapıldığını, iki sendikanın üyelerine destek mesajı yayınladığını, birinin hiç yorum yapmadığını,  daha sarı olan birinin de ülkemizin en güçlü STK’sı olan TTB-TMMO ve TVHB’ni “terörist” gibi göstererek destek vermediğini hatırlatmak için yazdım. Haddini bilmeyen ve aşan bu kişiyi şiddetle kınıyorum! Sarı sendikacılık benim bulduğum bir deyim değildir; bu nedenle hakaret değil, sadece devlete yakınlık ölçüsü olarak kullanılmıştır. Üye arkadaşlarımın alınmasını istemem, ama üzerinde uzunca düşünmelerini gönülden isterim.
Sevgili dostlar; sendikacılığın bir hak arama kurumu olduğunu anımsatarak biz de haklarımızı halkımıza duyurmak, böylece bu güne kadar ilgisiz kalan kurumların dikkatini çekmek için 21 Ağustosta saat 12.00’de Uğur Mumcu Meydanına hepinizi bekliyorum.



 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum