Doğan ÖZDEMİR

Doğan ÖZDEMİR

" EMEKÇİNİN KÖŞESİ "
[email protected]

Ülkemizde neler oluyor?

20 Eylül 2023 - 20:11 - Güncelleme: 13 Aralık 2023 - 22:49

Her geçen gün kapkaranlık bir bulut gökyüzünü örtüyor, sanki Buz Devri yeniden ortaya çıkacak gibi. Tüm kararların her konuyu en iyi bildiğini iddia eden biri tarafından verildiği bir dönem yaşanmakta… Ne bilim, ne teknoloji, ne liyakat hiçbir işe yaramamakta… “Tek Adam” dediklerimizin çevremizde ne kadar çok olduklarını daha net görüyoruz. Çünkü bilginin, becerinin, işinin ehli olmanın hiçbir kıymeti yok! Milyonlarca yıldır evrimleşmekte olan insan beyni her insanda aynı hızla yenilenemiyor. Evrimin temel kuralı güçlü olanın, uyum sağlayanın yaşama şansının fazla olması gözle izlenir hale geldi ülkemizde. Evrime inanmayanlar dini yönden “Allah insana akıl vermiş” derler ya; ona da eyvallah! Ama insan bu verilen aklı kullanmıyor işte, sıkıntı da burada… Sorunları anlamak için kafa yoracağına, çözüm yolları bulmaya çalışacağına ve bir çıkış yakalayacağına bunlarla hiç beynini yormuyor; “benim yerime nasıl olsa biri düşünür ve çözer” diyor. Düşününce insanın beyni acımaz; korkmayın!

Bu tür insanlarla aynı kefede olduğumuz için ülkede demokrasi de anlamını yitiriyor. Birey olmak yerine kul olmayı seçenler geçici olarak rahat ettiğini sanıyorlar. Ama neyin karşılığı? İnsan olmayı, bağımsız ve özgür olmayı, hakları ve görevleri olduğunu önemsemiyorlar. İşin kolayına kaçıp çeşit çeşit tek adamlardan birine biat ve itaat ederek, bu dünyada çektiği sıkıntıların ödülünü öteki dünyada alacağı hayalleriyle insanlık onurlarını da bir tarafa atıp huzur buluyorlar!

Tek Adam tanımına giren o kadar çok kişi var ki! Siyasi parti liderlerinin pek çoğu bu sınıfta… Dinciler için zaten tartışılmaz olarak geçerli kural tek adam olmak! Adına şeyh de, şıh de, hoca de, hacı de; hepsi aynı, kendilerini peygamberliği çoktan aşıp Tanrı yerine koyanlarla dolu ortalık… Müritleri de pek mutlular! Bu dünyada fakirliğin ne kadar önemli olduğunu, zenginlerden 500 yıl evvel cennete gideceğini, cennete sadece falanca şeyhin müritlerinin sorgusuz sualsiz alınacağını, kendilerine bunu anlatan, ama paraya para demeyen liderlerini huşu içinde dinliyorlar koyunlar gibi…

Siyasette tek adamlık demokrat olduğunu iddia eden partilerde olmaz diye biliriz, ama dikkatle bakınca buz gibi de olduğunu görürüz. Çağdaş, laik ve gerçekten demokrasiye inanan siyasetlerde liderliğe daha kolay olarak aday olunabildiğini -örneğin CHP’de- görüyoruz. Zor da olsa, alışılmış çaresizlik duvarları aşılabilirse parti kendini yenileyecektir umudundayım. Devamı bir sonraki yazımda olsun.

Önümüzde yerel seçimler var. İktidar, elde avuçta olanları bitirip devletin arazilerini satmaya da başlamış; son haberlerde ormanlar dışındaki arazilerin yaklaşık %25’i satılığa çıkarılmış, Google amcaya sorulabilir. Zaten yıllardır Kanalİstanbul adı altındaki araziler çoktan Araplara pazarlandı. Korkarım bir gün bunlar ellerinde tapularıyla gelip “burası bizim, çıkın gidin” diyebilirler!

Seçimler yaklaştıkça yağmur gibi yağan zamlar sürecek, çareleri yok. Ne üretiyoruz ki paramız olsun? Sürekli tüketen, borçla günü kurtaran ama faizin faizini ödeyemeyecek hale gelen ekonomi ne yapılsa düzeleceğe benzemiyor. Hele mart ayından önce “batarsak batalım ama bu seçimleri alalım”mantığıyla açlıktan nefesi kokan halka biraz daha zam vermeyi de deneyecekler. Elbette marttan sonra ülkemize çok bol miktarda “mart karı” yağacağı da garanti…

Tek amaç başta İstanbul-Ankara olmak üzere ekonominin temeli olan illeri bu “düşman partilerden halkımızın tertemiz oylarıyla geri almak” dediler, boşuna değil bu sözler… Son yerel ve CB seçiminde çok akıllıca yapılan seçim işbirliği, işin ciddiyetini kavrayamayan partilerin konuyu tabanlarına anlatamaması sonucunda kıl payı yitirildi. Hâlbuki ortadan çizgi çekilmiş, yerler belirlenmişti. Ya iktidarın ülkeyi batırmasına ve rejim değişikliğine devam, ya da tamam denilecekti. Bazıları “ben filancalara oy vermem” diyerek olduğu tarafa ihanet etti! Şimdi mutludurlar umarım…

Şu anda hırsı aklının önünde gitmekte olan biri erken öten horoz örneği durduk yerde “işbirliğine hayır”deyiverdi! Üstelik en ağır kelimelerle onları var edenlere bağıra bağıra… Bunun tamamen bir pazarlık amaçlı çıkış olduğuna imzamı basarım! Amaç, CHP’den daha fazla il-ilçe koparmaktır, gerisi hikâye… Ankara ve İstanbul’u kaybetme pahasına vs, vs, ucuz nutuklar bunlar… Çizgi yine ortada; iktidar buraları alır ve daha da güçlenirse elbette halk da, CHP de kaybedecektir. Ama asıl kaybedecek olan kendisi olacaktır. Oylar düşerse istifa edeceğini söylemiş; zaten seni o koltukta kim tutacaktır o durumda, bilinmez.

Bence büyük illerimizde siyasi parti adayları elbette önemlidir. Ama bu illeri yönetmekte olan başkanlar eğer gerçekten başarılı ise, seçmenler ne olursa olsun sandıkta işbirliği yapacaktır. Buna hiçbir lider –elbette az buçuk demokrasiyi tanıyanları kastediyorum- engel olamaz! Seçmen ne kördür, ne sağır, ne de köledir. İlinde yapılanları görüp değerlendirecek, yerine geleceklerin ne amaçla geleceğini de düşünecektir. Bu nedenle büyük kentlerde partilerin tek adamları olmasa da kent halkı kendiliğinden işbirliği yapacaktır. Elbette bunu düşünerek halka moral destek olmak gerçek liderliğin de bir ölçütü olacaktır.

Tekrar yazayım; çağdaşlık ve demokrasi çizgisi çizilmiştir. Bu çizginin ne tarafında duracağınızı belirlemek zorundasınız. İkili oynama devri ise çoktan geçmiştir. Siyaseten bırakın demokrasiyi, laikliği de çoktan yitirmiş ülkemizin çağdışı bir rejime doğru geri viteste hızla gitmekte olduğu açıktır. Koltuklar geçicidir ama ülke elden gittikten sonra altın koltuk da olsa kıymeti kalmayacaktır. 

Unutmadan; bir şeyin aslı ortadayken taklidine kimse bakmaz! Başta hırsı aklının önüne geçmiş olandan başlayarak herkesin aklını başına almasını, yoksa iktidar kuvvetlendikçe zaten köşeye sıkışmış, bir varlık gösteremeyen tabela partileri olmaya aday kişi ve partilerinin yarın tarihin çöplüğünde yerini alacağını eski deneylerimizde çokça gördük. Benden anımsatması. Birlikten kuvvet doğar.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum