Doğan ÖZDEMİR

Doğan ÖZDEMİR

" EMEKÇİNİN KÖŞESİ "
[email protected]

Ulus Yıkıcılığı Zamanları

29 Haziran 2024 - 15:20 - Güncelleme: 03 Temmuz 2024 - 10:58

Kitabın Yazarı: Orhan BURSALI
(Cumhuriyet Kitapları, 2. Baskı-Kasım 2012, 224 Sayfa)
Bir zamanlar ciddi bir kavram kargaşasına neden olan “Ulusçuluk-Ulusalcılık-Ulus Devlet” kavramlarının tartışıldığı, bunların kökeni ve ulaştığı nokta ile faşizm-milliyetçilik ile ilişkilerinin irdelendiği bu kitap bir dönemin daha iyi aydınlatılmasına da ışık tutuyor.
“Ülkemizin kuruluş değerlerini ve temellerini, Atatürk’ü, Kurtuluş Savaşı’nı savunanlar da ulusalcı diye damgalanıyor. Onların gözünde, sözünde ve düşüncesinde, ulusalcının karşılığı şöyle: Milliyetçi, yani ırkçı, bazen kafatasçı, bazen faşist…”
Ulusalcılığın faşizme indirgendiği tezine karşılık gerçek anlamda yurtsever-vatansever denmesi yeğlenir.
“Aslında Ulus Yıkıcılığı Zamanları kitabını yazmamın ana nedeni, Türkiye’nin yarım kalmış Ulus İnşasına dikkat çekmekti. Çünkü küreselleşmeye rağmen hala süren ve sürecek olan Ulusal Devletler Çağı’nda, yarım kalmış ulusal devlet, ekonomik inşasını tamamlayamadığı için ancak başkalarının pazarı ve siyasi olarak başkalarına bağımlı olabilir” diyor yazarımız.
“Osmanlı’daki etnik toplulukların uluslaşarak imparatorluktan ayrılma süreci sonunda, ortada kalan Türkler “vatan edinme” yi akıl ettiler! Avrupalılar bile Osmanlı’yı “Türkler”, Anadolu’yu Türklerin yurdu olarak görmelerine rağmen, Türklerde “uluslaşma”, ulusal kimlik oluşturma düşünce, duygu ve eylemleri, belki de imparatorluğu oluşturan milletler arasında en geç gelişti. (…) Milli Mücadele-Kurtuluş Savaşı, imparatorluğu kurtarma savaşı değildi, daha çok bir vatana sahip olma-oluşturma savaşıydı.”
İnsanların daha çok demokrasi, insan haklarına saygı, özgürlük, gelişmiş bir ülke, refah, daha iyi çalışma koşulları, daha iyi gelir istediği bir dünyada yaşıyoruz. “Ancak yerküre üzerindeki bütün siyasal ve ekonomik düzen, ulusal devletlerin varlığı ve varlığını sürdürmesi üzerine kurulu. Uluslararası ilişkiler ve ulusal devletlerin çıkarları bir denge üzerinde gidiyor. Daha çok demokrasiye, daha çok insan hak ve özgürlüklerine, daha çok refaha, ulusal devleti ve ulusçuluğu kötüleyerek varamazsınız. (…) Ulusal devleti kötüleyen entelektüel çevreler, ülkenin can alıcı konularının, örneğin AB’ye girersek zaten kendiliğinden çözüleceğine inanıyor. Yani temel sorunlarımız başkalarına havale edilmiş durumda. Gerçek anlamda ulusalcılık gündemde değil.”
Milliyetçilik ve ileri şovenizm ile ulusalcılık arasındaki bağlantıya geliyoruz. “Şüphesiz “aşırı ulusçuluk” ırkçı milliyetçiliğe varabilir veya ulusu birleştiren “etnik” kesimlerden birini öne çıkarma, bir ırk/etnik yapıya vurgulama yapmak olur. Bunu desteklemek mümkün değil. (…)  Etnik milliyetçilik veya şovenizm, tamamen ayrı bir siyasi kategoridir. Ulusalcılık birleştirirken şovenizm özellikle çok etnisiteli ülkelerde ayrılıkçılığı ve düşmanlığı körükler.”
“Ulusalcılığı günümüzdeki içeriğiyle belki en kolay, tek cümleyle şöyle anlamalıyız: Ülkenin ve ulusun çıkarlarını savunmak ve ulusun tüm zenginliğini her yönden geliştirmek!”
Din ve ulusçuluk kavramları arasındaki ilişkiye gelirsek; özellikle İslamcı siyasetin iktidar olduğu dönemlerde dinin devlet ve toplumda ana karakter yapılmak istendiğini görürüz. “Postmodernist görüşler ulusun yerine “çok kültürlülük” bahaneleri altında cemaatçiliği ve türlü çeşitliliği geçirmek istiyorlar ve bunlar siyasi İslamcı akımlarla birleşiyorlar. Ulusun “çok kültürlü” olması farklı bir olgudur. Çok kültürlülüğün güvencesi ancak laik (evet kesinlikle laik) bir devlet ve ülke yönetimi olabilir. (…) Bir dinin rehber olmaya başlayacağı bir devlet yapısı ve ülke yönetimi ancak, dinin biçimlendirdiği bir tek kültür yaratabilir; ulusu ve ulusal devleti parçalamanın bir yoludur bu.”
“1,3 milyardan fazla insanın yaşadığı 57 İslam ülkesi var dünyada, salt dini İslam diye bunlardan hiçbiri diğeriyle birlikte yaşamayı, birleşmeyi düşünmüyor! Çünkü ulus biçiminde bir araya gelebilmiş insan topluluklarının birlikte yaşam harcının elemanları öncelikle dildir, coğrafi yerdir, bir arada bulunmanın yarattığı çok yönlü gelenek görenektir, yaşama alışkanlıklarıdır.”
Ayrıntılı bir çalışma, epeyce bilgilendiğimi söyleyeyim.
İyi okumalar dileği ile. (2.7.2023)

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum